Page 66 - OPT-ŞUBAT-2020
P. 66

YOLNAME




              şehri düz bir araziye kurulduğu için yokuş,         gire çka akşam ediyoruz. İngilizcenin hiç
              tepe gibi yeryüzü şekillerinden mahrum              işe yaramadğ ender ülkelerden birindeyiz.
              kalmş. Ülkenin büyük bir bölümü zaten çöl,         Neredeyse kimse İngilizce bilmiyor. Başka bir
              sadece ky şeridi boyunca, denize paralel giden    diliniz yoksa zor durumda kalabilirsiniz.
              Atlas dağlar tekdüzeliği bozuyor. Bu nedenle,        Tunus’ta Türk olmak sanki bir ayrcalk.
              şehrin genel bir fotoğrafn çekebilmek için        Konuştuğum hemen herkes Türkiye, özellikle
              yüksek bir yere çkmak gerekiyor. Adamn            de İstanbul hayran. Bir kadna, “Arap
              peşine taklp binaya giriyoruz. Labirent gibi      msn? Berberi mi?” diye sorduğumda sesini
              dar koridorlardan geçip, merdivenlerden             yükselterek, hatta bağrarak baba tarafnn
              çkarak bir hal mağazasna geliyoruz. Başka        Türk olduğunu öğünerek söylemesi bir fikir
              bir adam bize hallar anlatmaya başlyor. Hal     edinmemizi kolaylaştryor.
              istemediğimizi ve daha iyilerini İstanbul’da          Ertesi sabah başkentin yirmi kilometre
              bulabileceğimizi söyleyince biraz bozuluyorlar.     kuzeyinde bir banliyö olan Sidi Bou Said’e
              Terasa çkyoruz. Yerden alt, yedi metre           gidiyoruz. Uzun yllar sufizmin merkezi olarak
              yüksekteki binann ikinci katndayz. Bu            anlmş, deniz kenarna kurulu şirin, temiz ve
              yükseklikten ne görülebilirse o kadar ile          güzel bir sayfiye yeri. Adn Sufi şeyhi Sidi
              yetinip çkşa yöneliyoruz. Bizi içeri davet        Bou Said’ten alan köy, XIII. yüzyldan bu yana
              eden adam önümüze geçiyor ve, “Bana                 bölgenin cazibe merkezi haline gelmiş. Buraya
              para vereceksiniz,” diyor. “Madem alşveriş         gelene kadar Tunus’un beyaz evlerini ve ünlü
              yapmadnz o zaman bahşiş verin,” diye              Tunus kaplarn gördüğümüzü sanyorduk.
              tutturuyor. Eline birkaç Dinar tutturuyoruz ve      “Bana kapn göster, sana kim olduğunu
              kendimizi dşar atyoruz.                          söyleyeyim,” diye bir söz var Tunus’ta. Evlerinin

                Neredeyse tamam beyaz boyal binalarn           kaplarna o kadar özen gösteriyorlar ki, o evde
              aralarnda dolaşp, dükkânlara, okullara            yaşayanlarla ilgili birçok şeyi kaplarndan


















































               66  OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ  Ocak 2020
               66 OPTİSYENİN SESİ E-DERGİ
                                        Şubat 2020
           164  OPTİSYENİN SESİ Ağustos 2012
   61   62   63   64   65   66   67   68   69   70   71